Nasıl Şükredilir?
T.Ehli 2009 - Ocak
Ellerimiz dolu bir şeyler taşıyorken bize asansörün kapısını açan, işimizi kolaylaştıran komşumuza karşı nasıl bir davranış sergileriz? Ona para mı veririz? Yoksa teşekkür mü ederiz? Elbette teşekkür ederiz, fakat ertesi gün aynı komşumuzu bizim gibi eşyalarını yüklenmiş gördüğümüzde istifimizi bozmadan yolumuza devam ettiğimizde önceki gün ettiğimiz teşekkürün ne hükmü kalır? Yaratıcıya şükretmek de aslında bundan farklı bir şey değildir. Sadece arada sırada kendi kendine “Şükür Ya Rabbi” diye söylenip çevresine karşı ilgisiz sorumsuz insanın hali tıpkı yazının başındaki örnekte, kendisine yardım eden komşusuna kendisine ihtiyaç duyduğunda sırtını dönen kişiye benzer.
Yeryüzünde canlı ve cansız tüm varlıklar O’nun eseridir ve O’na aittir. O’nun yarattıklarına yapılan her iyilik O’na yapılmıştır. O’nun kullarına O’nun için yapılan her hayırlı iş de kişinin, tıpkı asansörde kendisine yardım eden komşusuna kahvesi bittiği an bir fincan kahve ikram etmesi gibidir.
Özetlemek gerekirse, ‘Nasıl Şükredilir?’ Ellerimizi açıp “Ya Rabbi verdiğin nimetler için sana şükürler olsun…”diyerek edilmez. Elbette Yaradan, kullarının ellerini açıp ona gelmesinden hoşnut olur ama buna ihtiyacı yoktur. Fakat bizim onun rızasına ihtiyacımız vardır. Bu da “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” hadis-i şerifinde altı çizilen “faydalı olmak” tan geçer. Peki, nasıl faydalı olabiliriz diğer insanlara? Elbette Rahman’ın bize emanet ettiği nimetleri insanların hayrına kullanarak… Nasıl mı? Mesela benim ilk aklıma gelenler şunlar;
Eğer sıcak bir aile ortamında büyüdüyseniz, bu ortamı bulamayan yetiştirme yurtlarındaki çocuklara ayda bir saatinizi ayırarak;
Eğer dört duvarın arasında sıkışıp kalmak gibi bir esaretiniz yok ve özgürce hareket etme imkânına sahipseniz, parmaklıklar arkasındaki kader mahkûmlarına bir ışık olacak birkaç kitabı cezaevi kütüphanesine bağışlayarak;
Eğer durakta bekleyenlerden ayrıcalıklı olarak sağanak yağmurda sıcacık bir otomobilin içinde gidebilme lüksüne sahipseniz, o durakta bekleyenlerden sizinle aynı yöne giden birkaç kişiyi arabanıza davet ederek;
Eğer iyi bir eğitim alma imkânına sahip olmuşsanız, bu imkâna sahip olmayan sizden küçüklere bildiklerinizi öğreterek, ayda bir saat süreyle onların okul ödevlerine yardım ederek;
Eğer mağazalardan istediğiniz kıyafetleri alacak kadar paranız varsa cebinizde, en azından kullanmadıklarınızı ve dolabınızda öylece biriktirdiklerinizi onları satın alamayacaklara vererek;
Eğer sağlıklıysanız, tanıdıklarınız ya da tanımadıklarınız için kan bağışında bulunarak;
Ya da bunlardan hiçbirini yapamıyorsanız bile bir tebessümle birkaç güzel söz ile dertli, sıkıntılı dostlarınıza pozitif enerji vererek şükredebilirsiniz.
Velhasıl şükrün özü aslında kendinize etmiş olduğunuz bir teşekkürdür. Yaşadığınızı, sahip olduğunuz emanetin hakkını verebildiğiniz için kendinize teşekkür etmektir. Şükretmenin tercümesi şudur:
“Ya Rabbi, başkalarına değil de bana verdiğin nimetler bana bir lütuf değil, emanettir. Bak, ben de bana verdiğin emanetlerden hoşuma en çok gidenleri senin kullarına, senin rızanı almak için veriyorum. Gayrı, ben artık emanetlerini değil senin gerçek hazinelerini istiyorum.” demektir.
Ama şükür, teşekkürden ibaret değildir. Şükür, aslında ötelerin kapısını aralamaktan başka bir şey de değildir.
|